top of page
Search
  • Handan

Gaziantep: Lezzet Turu

Her sey yerinde güzeldir dedik ve Gaziantep'e dogru yola çıktık. Asıl motivasyon yemekti tabii ama gezdigimiz yerlere, tanıstıgımız insanlara da hayran kaldık...

Biz Gaziantep'e 3 gün ayırdık ve bir cuma aksamı geç vakitte gittik ama bu geceyi bos geçiremezdik. Konakladıgımız Ali Bey Konagı bizi hemen yürüme mesafesindeki Yener Usta'ya yönlendirdi. Burası Gaziantep Kalesi'ne de çok yakın. Antep yemeklerine, beyran, küsleme, kıyma ve ezme ile giris yaptık. Yener Usta gece geç vakte kadar açıkmıs.


Yener Usta

Ilk günümüzde, otelimizin kahvaltısı ile güne basladık. Ev yapımı reçeller, Antep peynirleri, soba üzerinde kaynayan çayımız ve olmazsa olmaz katmerimiz...


Ali Bey Konagı - Kahvaltı

Bu kuvvetli kahvaltıdan sonra, Gaziantep Kalesi'ne dogru yola çıktık. Kalenin seyir terası birkaç yıldır kapalıymıs ancak az bir merdiven tırmanıp, yine de Antep'i biraz tepeden gördük ve Kahramanlık Panoramik Müzesi'ni ziyaret ettik. Çogu zaman tarih kitaplarından ibaret oldugunu sandıgımız ve hatta bazen de hatırlamadıgımız hikayeler burada sanki dün gibi kısa belgesellerle anlatılıyor ve heykellerle can buluyor. Müzede, Antep direnisini hakkında detaylı bilgi ediniyoruz. Giris ücretsiz.


Kahramanlık Panoramik Müzesi

Bir sonraki duragımız, Katmerci Zekeriya Usta. Gaziantep'te mutlaka gidilmesi gereken yerlerden sadece bir tanesi. Yanında dilerseniz süt, dilerseniz çay ile servis ediliyor. Antep'teki bu ilk katmer deneyimimizdi, sonradan diger katmerlerde de farkedecegimiz sey, daha önce yediklerimiz gibi çok tatlı olmamasıydı. Katmere tatlıyı veren burada içindeki kaymak aslında. Fazladan bir serbet eklenmiyor.


Katmerci Zekeriya Usta

Katmerin üzerine bir kahve iyi gider diyerek, yolumuzun üzerindeki Tarihi Gümrük Han'ın içerisinde Kahveci Seddar Bey'in tescilli iki renkli kahvesi için mola verdik. Dısardaki kalabalıktan sonra burası oldukça sakin ve keyifliydi. Kahvemiz ise oldukça ilginçti. Gerçekten bir tarafı koyu, bir tarafı açık renk olan bu kahveden ne taraftan bir yudum aldıysak, farklı bir tat aldık.


Tarihi Gümrük Han

Kahveci Seddar Bey'in iki renkli kahvesi

Gümrük Han'da birkaç ufak dükkan da bulunuyor. Bunlardan yemenici ve Antep'e özgü bir kumas olan kutnu kuması dikkatimi çekenlerden. Dükkan sahibi hanımdan ögrendigim kadarıyla, kutnu kuması, ipek ve pamuk karısımı bir kumas. Bir ara kaybolmaya yüz tutmus ama simdilerde tekrardan canlandırılıyor. Desenleri Türkiye'nin pek çok yöresine ait.


Kutnu Kumasları

Günün geri kalanını Gaziantep Hayvanat Bahçesi'ne ayırdık. Çok büyük bir araziye kurulmus olan Hayvanat Bahçe'sinde yok yok: Fil, zebra, aslan, kaplan, yırtıcı kuslar, maymunlar, akvaryum bunlardan sadece birkaçı. Üstelik içinde bir de Safari Park var. Burada geyik, deve ve birkaç türden kus serbest dolasıyor, biz de onları kendi ortamlarında yaklasık 10 dk. süren safari otobüsünde görme imkanı bulduk.


Hayvanat Bahçesine ulaşım özel araçlarla veya sehir merkezinden kalkan otobüslerle saglanabilir. Iki saatinizi buraya ayırmanızı öneririm.

Giris tam 7 TL. Detayları buradan ögrenebilirsiniz.


Aldıgımız temiz hava sanırım bizi acıktırdı. Dönüs yolunda Üçler Kebap ve Lahmacun'a ugrayıp Antep lahmacununu deneyelim istedik. Oldukça lezzetliydi. Aksam yemegimizi Gar'ın içindeki Akınal Gar Restaurant'ta yedik. Mezelerden humus, antep zeytinli otlu salata, patlıcan dilimi üzerinde peyniri begendik. Ana yemek olarak da sac kavurma spesyalleri diyebilirim. Tatlı olarak fiks cennet meyvesi üzerine tahin, pekmez, kuru üzüm ve susam konulmus bir tatlı ikram ediyorlar. Gün içerisindeki kosturmadan sonra buradaki uzun, keyifli yemegimiz oldukça iyi geldi.


Akınal Gar Restaurant

Gaziantep'teki ikinci günümüzde rotamız önce Halfeti sonra Sanlıurfa Balıklı Göl.

Halfeti, Sanlıurfa'ya baglı, Fırat nehri kıyısında bir ilçe. 2000 yılında Birecik Barajı'nın yapımı sonucunda ilçenin 3/5'ü, 2 ay içinde sular altında kalmıs, geri kalanı için ise yeni yerlesim alanı olusturulmus (Yeni Halfeti). Daha da önemlisi Halfeti, Cittaslow'a dahil olmus. Ögrendigimiz kadarıyla, Halfeti'nin iki ünlü seyi daha var: Karagül ve Sabut Balıgı. Karagül, dünyada sadece Halfeti'de yetisiyor. Gonca halindeyken siyah, açtıkça koyu kırmızı rengi alıyor. Farklı bölgelerde de yetisebilir ama rengi degisiyor, kırmızıya dönüyor. Sabut balıgı ise, sadece Fırat nehrinde bulunan bir tatlı su balıgı. Biz yemedik ama oldukça lezzetli oldugu söyleniyor, bu bölgedeki yüzen restoranlarda deneyebilirsiniz.


Halfeti

Halfeti'de, Fırat nehri boyunca yaklasık bir saatlik tekne turları yapılıyor. Tekne turu için mutlaka Mehmet Amca'yı öneririm. (5353481780) Biz de kendisini tesadüfen bulduk ama sanki senelerdir tanıyor gibiydik. Kendisi ile bulustugumuzda, bizi bahçesinde yetistirdigi karagüller ile karsıladı. Oradan Eski Halfeti'ye inip, marinadan teknesine bindik. Mehmet Amca'nın, hem birkaç kisiilik özel, hem de genel olarak dolup kalkan gezi tekneleri var. Biz özel tekne ile çıktık ve kendisinin keyifli sohbetiyle Fırat nehrinde dolastık.


Halfeti

Tekne turlarında, hem buranın dogası ile bas basa oluyorsunuz, hem de yer yer batık sehirleri görüyorsunuz. Kimi yerde, yarısı suya gömülmüs bir cami, kimi yerde, terkedilmis evler...Nehir boyunca ilerleyince sol tarafta tepede Rum Kale'yi görüyorsunuz. Son birkaç senedir, burada restorasyon devam ettigi için Kale'yi gezemiyoruz ama etrafında tekne ile dolaşırken heybeti bizi oldukça etkiliyor. Sag tarafta sadece teknelerin yanastıgı ufak bir çay bahçesi var, burada da çayımızı içtikten sonra basladıgımız yolculugu bitiriyoruz. Tekne turları için en iyi zaman Nisan'dan Ocak ayına kadar. Aradaki birkaç ay çok kısa geldigi için kimi tekneler suda çekiliyor.


Öglen saatlerinde Halfeti'den ayrıldık. Urfa'ya geçmeden önce, yemek molası verelim istedik ve Halfeti'ye yaklasık 45 dk. uzaklıktaki Birecik'e vardık. Birecik de Fırat kıyısında bir ilçe.

Burada tavsiye edilen, 2 farklı subesi de olan, Gülbaba Kebap'a ugradık. Bu lokantanın hashas ve patlıcan kebabı oldukça ünlü. Gerçekten de ikiside ve bir de açık ayranları çok lezzetliydi. Yolunuz düserse kesinlikle tavsiye ederim.


Yemek molamızdan sonra yaklasık 1 saat mesafedeki, Sanlıurfa'ya, Balıklı Göl'e dogru yola çıktık. Balıklı Göl aslında 2 ayrı gölden olusuyor: AynZeliha ve Halil-Ür Rahman. Halil-Ür Rahman, Ibrahim Peygamber'in atese atıldıgında düstügü yere, Ayn Zeliha ise Ibrahim Peygamber'in atese atıldıgı sırada onun için aglayan Zeliha'nın gözyaslarından olusan göle deniyor. Halil-Ür Rahman tarafında bir de gölü çevreleyen bir cami bulunuyor. Iki gölün oldugu yer de çok güzel ve üstelik bekledigimizin aksine oldukça yesillik bir alan. Belki de bu nedenle, Pazar günü de buraya gittigimiz için, hem yerli halkla hem de yerli turistler ile oldukça kalabalıktı.


Balıklı Göl

Urfa'daki bu kısa molamızdan sonra aksam için Antep yemeklerine dogru yola çıkıyoruz. Ilk duragımız Metanet Lokantasından ayrılan sefin geçtigi yer olan Dukat. Aksam saatleri oldugu için beyran kalmamıstı ama lahmacunu ve küslemesi oldukça güzeldi. Oradan da yine listemizde bulunan Aksam Simit'e, simit seklindeki katmerini yemek için ugradık ve begendik.


Akşam Simit

Gaziantep turumuzun son gününde, sehirde vakit geçirdik. Sabah kahvaltımızı Antep usulü yapalım istedik ve Metanet Lokantası'ında beyran içerek ile güne basladık.


Metanet Lokantası'nda Beyran

Ardından hemen karşısındaki Metanet Katmer ve Simit Fırını'na geçip, katmerini denedik ki oldukça lezzetliydi.


Bu kadar yemişken, tarihi Tahmis Kahvesi'nde dinlenip kahvemizi içtik. Hem dibek kahvesi hem de melengiç kahvesi ile ünlü bu kahve, 1638 yılında, hemen arkasında bulunan Mevlihane'ye gelir getirmesi için yaptırılmış tarih kokan bir kahve.


Tahmis Kahve'sinde kahve molası

Yemege dair kısmı bitirip, listemizdeki yerlerin üstünü çizip, buradan önce yöresel ürünler satan Almacı Pazarı'ına vardık. Birbiri ile neredeyse aynı gibi görünen birçok dükkan arasından Efendioglu Gurme'den biraz alısveris ettik.


Sonrasında hemen yanı başındaki Bakırcılar Çarsı'sına ugradık. Burada tesadüf girdigimiz ve alısveris yaptıgımız Güzel Sanat Galerisi isimli dükkanı tavsiye ederim (no:20). Orhan Bey bize hem seçimlerimizde yardımcı oldu, hem de sohbetiyle dükkanında keyifli vakit geçirdik. Burada ikram edilen, bana göre kekik çayını andıran zahter çayını da oldukça begendim.


Bakırcılar Çarsısı - Zahter çayı

Bu alısverislerden sonra ve vakit öglene yaklasırken, listemizin üst sıralarındaki lokantaya dogru yola çıktık: Kebapçı Halil Usta. Küslemesi ile ünlü bu lokanta oldukça turistik diyebiliriz. Belki de is günü olması nedeniyle hem birçok is adamını hem de bizim gibi yerli turistleri agırlıyordu. Tercihimizi diger kebaplar olsa bile küslemeden yana kullandık. Gayet güzeldi ama açıkçası ben ( belki de denk gelmistir) Dukat'ın etini daha çok besendim.


Halil Usta'da küşleme

Artık biraz enerji atmaya ihtiyacımız vardı. Bir sonraki duragımız, hem de yemek yedigimiz yere yürüme mesafesinde olan Zeugma Mozaik Müzesi. Buraya yaklasık 1,5 saatinizi ayırmanız gerek. Agırlıklı olarak Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan mozaikler buraya çok güzel bir sekilde sergileniyor. Giriste 3 boyutlu gözlüklerle izlenen, Zeugma'nın tarihini anlatan bir film odası var. Müzeyi gezmeye bu filmden sonra baslayınca, hersey biraz daha anlam buluyor.


Zeugma Mozaik Müzesi

Mozaikler, evlerin ve süs havuzlarının zeminlerinde kullanılmıs. Agırlıklı olarak da mitolojik figürler. Çok iyi bir sekilde bu zamana kadar korunmalarının nedeni, evlerin damlarının kerpiçten olması ve sehir Sasaniler tarafından istila edildiginde ve yakıldıgında damların direkt yıkılması ile üzerlerinin kaplanması.


Müzenin en ünlü parçalarından biri Mars heykeli. 2000 yılında Zeugma'da kazılar sırasında bulunmus. Yangınlardan üç farklı yerinden hasar görmüs. ama hala sapasaglam ayakta. Bu heykelin, bu zamana kadar çıkmıs diger Savas Tanrısı olarak bilenen Mars'tan biraz daha farklı oldugu söyleniyor. Bir elinde sadece Fırat'ta yetisen  bir bitki, diger elinde de asası var. Bu nedenle Savas ve Yasam Tanrısını betimledigine inanılmıs. Dönüsümü simgeledigine dair yorumlar da mevcut.


Mars Heykeli

Müzenin diger bir önemli parçası ise, Çingene kızı. Aslında bu figür büyük bir mozaigin ufak bir parçası. Ne yazık ki, hem define avcılarının hem de kaçakçıların yok ettigi bir mozaikten sans eseri bu kısım kurtarılmıs. Kazı esnasında büyük küpeleri, dagınık saçları ve çıkık elmacık kemiklerinden dolayı, arkeologların, bir ortam sakası olarak ona Çingene Kızı dedikleri söyleniyor.


Çingene Kızı

Gözlerinde, üç çeyrek bakıs teknigi kullanılmıs, yani hem nese hem de hüznü aynı anda yansıtılmıs. Bu teknik resim sanatında daha sonra büyük sanatçılar tarafından da kullanmıs. En önemli örnek Da Vinci'nin Mona Lisa'sı!


Müzeden hayranlıkla çıkıyoruz. Artık Antep'te son saatlerimiz ve bunu iyi degerlendirmemiz gerek diyerek, önce baklava için Zeki Inal'a ugruyoruz. Ama buranın asıl, eseri demeliyim, ürünü söbiyet. Gerçekten hayran kaldık. Buradan da son duragımız olan, Asina Gaziantep Mutfagı'na, ev yemeklerini tatmak için ugruyoruz. Yuvalama, biber dolması, Ali Nazik buranın ünlü yemekleri.


Gaziantep gezisini genel olarak degerlendirdigimde, sadece lezzet gezisi olarak gidilmemesi gerektigini söyleyebilirim. Müze, Halfeti ve hatta su an koruma altında olan Zeugma Antik Kenti mutlaka görülmesi. Yemekleri oldukça lezzetli, bizi kendine hayran bıraktı ama gittigimiz yerlerin fiyatları, belki de artık turistik olması sebebiyle, İstanbul'un sadece biraz altında. Ilkbaharda tekrar gelinmesi gerek gibi...

36 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page